Kitapları Satın Alabiliyor muyuz?

Bir öğrenci olarak; Serbest Atış Köşesi olması rahatlattı beni açıkçası. Kendimi tanıtarak başlamak 2.cümleye kalmış oldu bu durumda. Ben,  Merve OĞUZ.   İstanbul Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü 2.sınıf öğrencisiyim. Bölüme istekli bir şekilde gelen nadir öğrencilerden olduğumu düşünüyorum -ki öyle-  Bölüme ilk başladığımda bir şeyler yapmalıyım, sadece derslerle sınırlı kalmamalı öğrendiklerim, teorik bilgileri pratiğe dönüştürmeliyim düşüncesiyle evime yakın olan İBB AHMET YESEVİ KÜLTÜR MERKEZİ içerisinde bulunan Hacı Bektaş-ı Veli Kütüphanesi‘nde; 20 Aralık 2016 tarihinde gönüllü çalışmaya başladım. Bir yerden sonra okuduğunuz bölüme göre şekillendirirsiniz hayatınızı. Mesleki anlamda yapı taşını oluşturduğum ilk kütüphanemdir benim için. Hala çalışmaya devam ediyorum. Buradan müdürüme ve müdürüne teşekkürlerimi sunuyorum. Aynı zamanda her kütüphanenin bölüm öğrencileri için gönüllü çalışma taleplerini kabul etmesini diliyorum..

Lafı daha fazla uzatmadan da aklımda kalan birkaç yaşanmışlıktan bahsetmek istiyorum sizlere. Danışma Hizmeti Bölümünde kitap okuduğum sırada 13 yaşında olduğunu öğrendiğim bir kız geldi yanıma, kısık bir sesle “Şey, bir şey sorabilir miyim? Kitapları satın alabiliyor muyuz acaba?” dedi. Tebessüm ederek “Burası kütüphane, kitapları ödünç alabiliyorsun” dedim. Ancak düşündükçe 13 yaşına gelen bir kişinin kütüphaneyi kitapçı gibi bilmesine üzülmedim değil.. Küçük yaşlarda kütüphaneye gitme, orada vakit geçirme alışkanlığı kazandırılmalı çocuklara. Nasılsa ileride sınav dönemlerinde kütüphanede bulunmadan edemeyecekler, diyemeden de geçemeyeceğim.

Bildiğiniz üzere kitapların barkodundan ötürü x-ray cihazı bulunur halk kütüphanelerinde. Bir gün, çocuk bölümünden çıkan küçük bir okuyucumuzun elinde kitap bulunmadığı halde cihaz ötmeye başladı. Küçük okuyucumuz; şaşkınlık ve korkuyla biz kütüphanecilere dönerek “Valla abla param falan yok” dedi. Hepimizi güldürdü haliyle. Buradan küçük okuyucumuzun hep masumane kalmasını diliyorum..

Yolunuz düşerse kütüphanemize muhakkak bekliyorum ve eğer oradaysam termos bardakta olmasa bile bir çay sözü veriyorum. 2 ay birlikte çalışma fırsatı bulduğum Fazile ablamın şu dizeleriyle yazımı bitirmek istiyorum.

Her yaştan, her okuldan,
Kapılarımız açık zerre ayrım yapmadan…..
Anlamak mümkün olmaz hayatın gayesini
Bir kitabın sayfalarında kaybolmadan….

 

Merve OĞUZ

 İstanbul Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü 2.sınıf öğrencisi

Serbestlogokaratkter4tış

 

Beyin Fırtınası

İster kütüphaneci olun, ister kütüphaneci adayı, ister kütüphane kullanıcısı, isterseniz ömrünüzde hiç kütüphaneye gitmemiş biri olun. Maksadı tamamen beyin fırtınası oluşturmak olan aşağıdaki sorular, kütüphane – toplum örgütlenmesinin hangi seviyede olduğu hakkında ipuçları verebilir. Öyle bir örgütlenme mevcutsa şayet!

  • Kişinin, grubun, toplumun dolayısıyla insanlığın gelişmesini sağlayan temel yapı taşı olan bilginin, doğru ve eksiksiz olarak adrese ulaşmasında kütüphaneler ne kadar etkindir? Ya da kütüphaneler bu misyonu üstlenmeli midir?
  • Yaşadığınız yere en yakın kütüphaneden haberiniz var mı? Cevabınız hayır ise ilgisiz olan siz misiniz yoksa “biz buradayız!” diyebilme konusunda kütüphaneler mi yetersiz? Cevabınız evet ise kütüphane kullanma sıklığınız, evinize olan mesafeyle orantılı mıdır?
  • Kütüphane hizmetleri konusunda ne kadar bilgi sahibisiniz? Kütüphaneler sizin için sessiz, sıkıcı mekânlar mıdır? Kütüphaneler, hizmetlerini pazarlamalı mıdır?
  • Kütüphane – internet grafiği çizeceksiniz. Değişkenlerinizin de zaman, kapsam ve maliyet olduğunu düşünürseniz, hangi değişken(ler) sizi internete, hangisi ya da hangileri kütüphaneye yakınlaştırır?
  • Dermesinde 2 milyon basılı kaynağı olan fakat teknolojiyi tam anlamıyla kullanamayan bir kütüphane midir tercihiniz; yoksa 10 bin temel basılı kaynağı olup, ilk adımınızı attığınız andan itibaren teknolojiyi iliklerinize kadar hissettiren bir kütüphane mi?

Sizin de sormak istediğiniz sorular olabilir ya da farklı fikirleriniz. Bize ulaştırırsanız seviniriz. Maksadına uygun olsun diye. Ne demiştik, “beyin fırtınası” 🙂

libralogo

 

 

 

Termos Bardakların Kütüphaneler İçin Önemi

Ben bir kütüphaneci olarak araştırmalarımı kütüphanede yapıp çalışma kısmını evde gerçekleştirmeyi tercih ediyorum. Neden mi? Çalışırken çay ya da kahve içmeyi çok seviyorum. Kendi kitaplığımda bir çok kitap var sayfaları arasında çay ya da kahve lekesi olan. Çayın ya da kahvenin bence hiç suçu yok. Ben çok sakarım o yüzden lekeniyor o kitaplar. Her ne kadar sakar olsam da üzeri lekeli kitap gördüğümde bir yaşanmışlık olduğu hissine kapılıyorum.

Ne yazık ki çoğu kütüphanemizin bütçesi kitap alımı için sınırlı olduğundan anlayabiliyorum onların kitapları koruma hassasiyetlerini. Kütüphanelerdeki “üstü açık bardakla içecek içmek yasaktır” uyarıları yerini sizin yaşanmışlığınız burada geçmez afişlerine bıraksa keşke. Açık bardak demişken çoğu kütüphane artık termos bardakla çalışma yapmaya olanak sağlıyor. Kapağı olduktan sonra hiç sorun değil,  yeter ki sizin kahve kokunuz kitap kokusuna karışsın. Karışsın ki daha güzel yazın düşüncelerinizi. İşte bu sebepten kutuphaneblog@gmail.com a serbest atış köşesi için kütüphane ile ilgili aklına gelen ne varsa yazan ilk kişiye yukarıdaki termos bardağı hediye edeceğim. Hem bizden küçük bir hatıra olacak hem de yaşanmışlıklarınız evdeki kitaplarda kalacak…

libralogo