Biz Kitap Okuyorsak Siz Ne Yapıyorsunuz :)

AŞÇI

Ooo ne güzel akşama kadar yemek yiyorsunuzdur!

CERRAH

Ooo ne güzel akşama kadar kesip biçiyorsunuzdur!

POLİS

Ooo ne güzel akşama kadar ateş ediyorsunuzdur!

ŞOFÖR

Ooo ne güzel akşama kadar geziyorsunuzdur!

BİLGİSAYAR MÜHENDİSİ

Ooo ne güzel akşama kadar oyun oynuyorsunuzdur!

YÖNETMEN

Ooo ne güzel akşama kadar film izliyorsunuzdur!

DADI

Ooo ne güzel akşama kadar çocuklarla oynuyorsunuzdur!

DEMİYORSANIZ…

Bi zahmet kütüphaneciye de Ooo Ne Güzel Akşama Kadar Kitap Okuyorsunuzdur! DEMEYİN!!

cropped-libralogo.jpg

 

Kütüphaneci kimdir? Kütüphanecilik nedir?

Geçmiş zamanlarda bana sorduklarında, beyaz yakalı çalışan adayıydım. Üniversite yıllarım plazalarda yarı zamanlı çalışarak geçti, pişman mıyım? Asla! Bana kattığı çok şey oldu, iletişim ağlarını kullanmayı, insanlarla iletişim kurmayı, pazarlama tekniklerini, satış becerilerini, kurumsal yönetimi buralarda öğrendim.

Gelgelelim ki ben aslında Bilgi ve Belge Yönetimi okuyan asıl mesleği kütüphanecilik olacak olan bir öğrenciydim. Kimseler bana kütüphanecilik mesleğini yakıştıramadı, zannettiler ki döpiyes giyen gözlüklü kadınlardan olurdu kütüphaneci. Bu kadınlar örgü örer, dedikodu yapar, günün bilumum her saatinde çay kahve muhabbeti yapardı. Anlattığımda bizim ne yaptığımızı inanmadılar. Artık kütüphane mi kaldı, kendini kandırma dediler.

İnat bu ya, ben de geldim cıvıl cıvıl bir üniversite kütüphanesine kütüphaneci oldum. Bu seferde kim soktu seni devlet kapısına diye dedikodular döndü, KPSS ile atandım dedim yine kimse inanmadı.

Şimdi efendim ben ne mi yapıyorum? Kütüphanecilik yapıyorum. Üniversiteye yeni giren öğrencilere kütüphane kullanımını anlatıyorum. Araştırmacılara katalogladığım kitapları,  kolay ulaşılabilir kılıyorum. Sosyal medya ile kütüphanemizi tanıtmaya çalışıyorum. Okulun kütüphanesi apayrı bir birim olarak hizmet vermekte. Kütüphanenin bir işletme olduğunu gösteriyorum. Eğitimler düzenliyorum. Veri tabanı kullanmayı hem öğreniyor hem öğretiyorum. Çeşitli bloglar takip ediyor, Avrupa’da olduğu gibi kitap ve e-kaynakların önemini göstermeye çalışıyorum. Kendimi yetersiz hissettiğim ve dünyadaki tüm gelişmeleri yakından takip edip uygulamaya dökebilmek için günceli yakalamaya çalışıyorum. Öğrenci ve hocaların dilinden anlayıp kişinin ihtiyaçlarına göre hizmet sunuyorum.

Bir üniversitenin kalitesini kütüphanesine bakarak ölçebilirsiniz. Bu yüzden her yıl öğrenciler üniversite seçimlerinden önce kütüphanemizi arıyorlar. Biz kütüphane hizmetlerimizi ne kadar iyileştirirsek kütüphanemizin değeri ile bağlı bulunduğumuz üniversitemizin değeri paralel olarak artıyor aslında. Tabi ilk iyileştirmeyi çalışan kendinde yapmalı, mutlu, güler yüzlü, anlayışlı ve hatta çoğu zaman sabırlı olmalı.

Unutmadan biz kitap satmıyoruz, bilime giden yolda bilgiye erişim hızlılığı sağlıyor, eğitime renk katıyoruz.

 Sebahat Pakdoğan Özcan

Serbestlogokaratkter4tış

Kütüphane Nezaket Kuralları

  1. Sabah kütüphanenin kapısını açan görevlinin üzerine kapıyla yüklenilmez. Kütüphanecinin usulca anahtarı kilitten çekmesi beklenir ve tehlike yaratacak bir durum olmadığından emin olduğunuzda kapı yavaşça itilerek içeri girilir. Mümkünse bankodaki görevliye GÜNAYDIN denir.
  2. Eğer emanet dolapları varsa çantalar bırakılır. Oturmak istenilen masaya yöneldiğinizde etrafta boş masalar mevcut ise kütüphanecinin kitapları tasniflediği masaya oturulmaz. Hatta mümkünse oturma teklifinde bile bulunulmaz.
  3. Hadi o masaya oturdun diyelim. O masadaki kitaplar kucaklanıp başka masaya atılmaz.
  4. Rafta aradığınız kitabı bulamazsanız görevliden yardım istenir. Cümleye “kolay gelsin bir şey sorabilir miyim?” ile başlanır ve istekler dile getirilir. Mümkünse “bu kitap neden yerinde yok, bana bu kitabı hemen bulun” denmez.
  5. Diyelim ki kütüphanede fotokopi birimi mevcut. İşleri yoğun ve size de bir süre sonra işinizin halledileceği söylendi. Bu durumda teşekkür edilir ve zaman geçene kadar varsa kafeteryada çay kahve içilir yoksa raftan bir kitap alınır okunur. Mümkünse ekşi sözlük gibi yerlerde “kütüphaneye başlarına yıkacağımı anlayınca işlerimi yaptılar” gibi cümlelerle saçma sapan akla mantığa sığmayan yazılar yazılmaz.
  6. Bütün gün çok yoruldun artık eve gitme vakti. Çıkarken nezaketen “belki de senden daha çok yorulmuş olan” kütüphaneciye “iyi günler”,iyi akşamlar”, “kolay gelsin”  gibi aklına gelebilecek nezaket cümlelerinden biriyle selam verilerek kütüphaneden çıkılır…

Aslına bakılırsa nazik olmak gerçekten kolay. İnsanların zoru başardıklarını bu şekilde görmek sevindirici mi bilemedim. 🙂

Biz kütüphaneciler bu yukarıda saydığım nezaket kurallarını belki hiç önemsemeden işimizi yapıyoruz. Bize günaydın denmiş, iyi akşamlar denmemiş… bunlar belki hiç umrumuzda değil. Biz mesleğimize olan saygıdan dolayı işimizi en iyi şekilde yapıyoruz.

Sadece bizim mesleğimize gösterdiğimiz saygıyı toplumun da bize göstermesini bekliyoruz.

Not: Bu maddeler çalışma yaşamında karşılaştığımız sıradan olaylar sonucunda hazırlanmıştır. Sizleri sıkmamak adına liste kısa tutulmuştur. Kim bilir başka kütüphanelerde nelerle karşılaşılıyordur?..

kapak görseli

libralogo

KİTAP KULÜBÜ: herhafta1kitap

Merhabalar… Bugün sizlere, internette gezinirken karşılaştığım ve değişik bir konsepti olduğunu düşündüğüm bir web sitesini tanıtacağım.

Kitap kulübü, her hafta bir kitap okuyoruz mottosuyla yola çıkmış bir web sitesi. Kendi tabirleriyle “zaman bulup da kitap okuyamayanların, kitapları satın alıp kitaplıkta tutanların, kitap okumak için motive olamayanların imdadına yetişmekte” olduğunu iddia etmekte. Konsept şöyle işlemekte :

Öncelikli adımınız Kitap Kulübüne abone olmak. 1 aylık abonelik ücretleri 49.90 tl ve seçim yapmanız halinde değişik ödeme planları sunabilmekteler. Aboneliğinizi gerçekleştirdikten sonra 4 adet kitap sizin adresinize postalanmakta. Kitaplar seçtiğiniz kulüplere göre belirlenmekte ve şimdilik 2 kulüp mevcut. Bunlar Edebiyat ve Profesyonel Gelişim Kulubü. Bu kulüplerin küratörleri ilgilendiğiniz konu ile ilgili aylık 4 kitap belirlemekte. Her hafta üyelerin seçtikleri bir kitabı okumaktalar ve hergün o kitapla ilgili fikirlerini münazara etmekteler.

Varlık sebeplerini, kitap kulübüne üye olan herkesin düzenli olarak kitap okumasını sağlamak, abone olanların kitaplara erişimini kolaylaştırmak olarak belirtmekteler. Kariyerini birkaç adım öteye taşımak, okuma alışkanlıklarını geliştirmek ve sosyalleşmek isteyen herkese açık olduğunu vurgulamaktalar.

Bu siteyi kütüphaneci kimliğimle değerlendirdiğimde elinizin altında bir kütüphane varsa ve bu kütüphanenin koleksiyonu zenginse bu tür girişimlere üye olmaya gerek olmadığını düşünmekteyim. Zira ben kütüphaneme baktığımda bu kitapların bir kısmı mevcut. Tabiki herkes benim kadar şanslı olmayabiliyor.  İnsanoğlu hayatında bir dürtüye gerek duyduğundan bu girişimler  kimi zaman da işe yarayabilmekte. Umarım bu tarz konseptleri kütüphanelere uyarlayabiliriz, okuyucularmızla bu yönde etkileşimde kalabiliriz.

Siteyi incelemenizi tavsiye ederim. Gayet de sosyal bir web sitesi.

kitap kulubu

libralogo

 

 

Beyin Fırtınası

İster kütüphaneci olun, ister kütüphaneci adayı, ister kütüphane kullanıcısı, isterseniz ömrünüzde hiç kütüphaneye gitmemiş biri olun. Maksadı tamamen beyin fırtınası oluşturmak olan aşağıdaki sorular, kütüphane – toplum örgütlenmesinin hangi seviyede olduğu hakkında ipuçları verebilir. Öyle bir örgütlenme mevcutsa şayet!

  • Kişinin, grubun, toplumun dolayısıyla insanlığın gelişmesini sağlayan temel yapı taşı olan bilginin, doğru ve eksiksiz olarak adrese ulaşmasında kütüphaneler ne kadar etkindir? Ya da kütüphaneler bu misyonu üstlenmeli midir?
  • Yaşadığınız yere en yakın kütüphaneden haberiniz var mı? Cevabınız hayır ise ilgisiz olan siz misiniz yoksa “biz buradayız!” diyebilme konusunda kütüphaneler mi yetersiz? Cevabınız evet ise kütüphane kullanma sıklığınız, evinize olan mesafeyle orantılı mıdır?
  • Kütüphane hizmetleri konusunda ne kadar bilgi sahibisiniz? Kütüphaneler sizin için sessiz, sıkıcı mekânlar mıdır? Kütüphaneler, hizmetlerini pazarlamalı mıdır?
  • Kütüphane – internet grafiği çizeceksiniz. Değişkenlerinizin de zaman, kapsam ve maliyet olduğunu düşünürseniz, hangi değişken(ler) sizi internete, hangisi ya da hangileri kütüphaneye yakınlaştırır?
  • Dermesinde 2 milyon basılı kaynağı olan fakat teknolojiyi tam anlamıyla kullanamayan bir kütüphane midir tercihiniz; yoksa 10 bin temel basılı kaynağı olup, ilk adımınızı attığınız andan itibaren teknolojiyi iliklerinize kadar hissettiren bir kütüphane mi?

Sizin de sormak istediğiniz sorular olabilir ya da farklı fikirleriniz. Bize ulaştırırsanız seviniriz. Maksadına uygun olsun diye. Ne demiştik, “beyin fırtınası” 🙂

libralogo

 

 

 

Selamla İşlerini Görmek ve Kendisinin Yapabileceği İşleri de Getirdiği bu Selamın Arkasına Gizleyerek Kütüphaneciye Yıkmaya Çalışan Kullanıcılar…

 

İLK SERBEST ATIŞTA TERMOS BARDAĞI İSABET ETTİREN MESLEK BÜYÜĞÜMÜZ SELAHATTİN ÖZTÜRK’ÜN YAZISI…

Kütüphanelerin varlığından bir şekilde haberdar olan ve bunun peşinden kütüphaneye giden bazı tipler var ki bunların aradıkları bilgiyle kimlere faydası dokunacak acaba diye sormamak mümkün değil. Ukalalıkları bir yana aymazlıkları bir yana, üşengeçlikleri de ayrı bir yana.

Efendim karı-koca bir çift mesleklerini söylemeyeceğim. Kapıdan girdiler. Bankoya yaklaştılar en azından selam vererek adlarını söylemeden ne iş yaptıklarını ve geldikleri şehri belirttiler.

Kendilerine kısaca kurallarımızı anlatırken adının önündeki Prof. Dr. unvanını özellikle vurgulayarak …. hocanın selamı var diyerek sözümü kestiler. Kütüphane tanıtımını mecburen bıraktım. Ne aradıklarını sordum. “Mesleğimizin etik kuralları arasında bulunan kullanıcılarımızın araştırma konularını paylaşmama ilkemiz doğrultusunda” konu başlıklarını da yazmıyorum.

Dertlerini anlattılar aradıkları yayınları isterlerse katlarda bulunan bilgisayarlardan tarayarak, isterlerse de konularının olduğu kat ve bölümü tarif ederek oradan direkt raflardaki kitaplardan seçerek bulabileceklerini anlattım.

Çiftin bayan olanı üst kata mı çıkacağız ayy diye memnuniyetsizliğini ifade edince asansörün de bulunduğunu söyleyip asansörü gösterdim.  Tam ayrılacaklarken getirdiğiniz selam olmasaydı bile siz bugün bizden bu hizmeti alarak kütüphanemizden ayrılacaktınız demeyi de ihmal etmediğimi belirtmek isterim.

Kütüphane kullanma kültürümüz olmadığı gibi alınan hizmete nezaketen de teşekkür edebilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Ne dersiniz bunu başarabilecek miyiz, en azından biz bu konuda ne kadar çaba içinde olacağız.

Selahattin ÖZTÜRK   

Kütüphaneci, Kütüphaneci her şeye ve herkese rağmen Kütüphaneci

Serbestlogokaratkter4tış

 

 

Termos Bardakların Kütüphaneler İçin Önemi

Ben bir kütüphaneci olarak araştırmalarımı kütüphanede yapıp çalışma kısmını evde gerçekleştirmeyi tercih ediyorum. Neden mi? Çalışırken çay ya da kahve içmeyi çok seviyorum. Kendi kitaplığımda bir çok kitap var sayfaları arasında çay ya da kahve lekesi olan. Çayın ya da kahvenin bence hiç suçu yok. Ben çok sakarım o yüzden lekeniyor o kitaplar. Her ne kadar sakar olsam da üzeri lekeli kitap gördüğümde bir yaşanmışlık olduğu hissine kapılıyorum.

Ne yazık ki çoğu kütüphanemizin bütçesi kitap alımı için sınırlı olduğundan anlayabiliyorum onların kitapları koruma hassasiyetlerini. Kütüphanelerdeki “üstü açık bardakla içecek içmek yasaktır” uyarıları yerini sizin yaşanmışlığınız burada geçmez afişlerine bıraksa keşke. Açık bardak demişken çoğu kütüphane artık termos bardakla çalışma yapmaya olanak sağlıyor. Kapağı olduktan sonra hiç sorun değil,  yeter ki sizin kahve kokunuz kitap kokusuna karışsın. Karışsın ki daha güzel yazın düşüncelerinizi. İşte bu sebepten kutuphaneblog@gmail.com a serbest atış köşesi için kütüphane ile ilgili aklına gelen ne varsa yazan ilk kişiye yukarıdaki termos bardağı hediye edeceğim. Hem bizden küçük bir hatıra olacak hem de yaşanmışlıklarınız evdeki kitaplarda kalacak…

libralogo

Okurun İstek Halleri

 

Sindirerek okuma” kavramı yerini “hızlı okuma” kavramına bırakmış durumda. Eskiden bilgiye erişimde kat ettiğin yol, harcadığın çaba -araştırma sonucuna ulaşma dışında- insanları keyfe sürükler, bu süreçte edindiğin bilgiler, tanıştığın kimlikler hiçbir yerde edinemeyeceğin tecrübeyi beraberinde getirirdi. Kimine göre bu yolda harcanan çaba sonuca erişmekten bile evla olarak görülürdü.

Çağın bilgi çağı, neslin dijital nesil olması, her kavramın başına yeni ve dijital kelimelerinin eklenmesi  kütüphane kullanıcısının bilgiye erişim alışkanlıklarının değişmesini de beraberinde getirdi. Bu çerçevede okuyucunun bilgiye ulaşma anındaki en önemli tespitim, bilgiye her yerden çabuk erişme ve özet bilgiyle çaba sarf etmeden sonuca çabuk ulaşma istekleri oldu. Tabiri caizse bir tıkla bilgiye ulaşmak, bir soruyla bilgiye erişmek. Ama kritik noktanın doğru soruyu sorarak doğru bilgiye ulaşmak olduğunu unuttular.  Bizden de doğru soramadıkları sorulara kendi istedikleri cevapları vermemizi beklediler.

Karşılaştığım durumlar yukarıdaki durumu örnekler nitelike… Kütüphanemizde öğrenciler ödünç almak istedikleri kitapları kütüphane kataloğundan tararlar ve bir kitabın lokasyon ve durum bilgisine bakarak kitabı alırlar, ödünç bankosuna gelirler. Amacımız, kullanıcının edinmek istediği bilgiye kendi deneyimlerini katmasını sağlamak. Öğrenmek için bankoya gelen kullanıcıya anlatılan normal prosedür budur.

4 yıldır defalarca karşılaştığım çeşitli türevleri de olan ama aynı anlama gelen soru kalıbı şu: “ Bir kitap arıyorum, kütüphanede var mı, bakar mısınız? Bakar mısınız’dan da anlaşılacağı üzere okuyucu kendi bakma niyetinde değil,  nasıl bakılacağını merak bile etmiyor. Bu tür kullanıcılara yaptığımız açıklama ise kütüphanenin web sitesi olduğu, bu sitede Google gibi bir arama çubuğu ile karşılaşacakları ve oradaki çubuğa kitap adı, yazar adı ya da anahtar kelime yazarak araştırma yapabileceklerini anlatan cümleler kurarak araştırmayı kendileri yapmaları gerektiğini vurgulamak ve gerektiğinde de yardımcı olmaya hazır olduğumuzu belirtmek. Öğrencinin gidip bakası yok ya,  aslında tarama yaptığını ama sonuç çıkmadığını, kitabın kütüphanede olduğunu bildiğini, hatta rafına bile baktığını belirtmekte ve çelişkili ifadeler kullanmakta, ısrarla kitabı benden istemekte. Kitabı raftan bulup okuyucuya getirmenin doğru bir davranış olmadığı düşüncesiyle aramızdaki diyalog sürüp giderken genelde kendimizi bilgisayar terminallerinin önünde buluruz ve araştırmaya dair incelikleri anlatırız. Bizim amacımız kullanıcının işini yokuşa sürmek değil, öğrenciliği boyunca gerekli olacak olan kütüphanede araştırmanın nasıl yapılacağını öğrenmesini sağlamak.

Sonra ne mi olur? Genelde kullanıcıyla birlikte kitabın bulunduğu lokasyona gider, raftan kitabın nasıl bulunduğunu anlatır ve kitabı beraber bularak kullanıcı için nihai sonuç olan ödünç işlemini -bunun istekler konsunda bir başlangıç olduğunu bilerek- başlatırız…

libralogo

 

Sesli Kütüphane

Çocuk sesleriyle renklenen bir kütüphaneden günaydın..Nasıl olur? “Kütüphanede ses olur mu hiç” der iç sesimiz değil mi? Bundan 10 ay öncesine kadar çalıştığım kütüphanede okuyucuları uyararak “lütfen sessiz olur musunuz bakın rahatsız olanlar var” derdim. Şimdi ise yarım saatten fazla ses çıkmasa kütüphanemde, kapısını kapatıp gidesim geliyor. “Dur, sus, yapma, etme, sessiz ol, rahatsız etme” kelimeleri artık çoook uzakta kaldı benim için.

Yanlış anlaşılmasın, bizim kütüphanemizin de Temel Anlaşmaları (hani bizlerin Kütüphane Kuralları diye öğrendiğimiz maddeler topluluğu) var. Ne mi bunlar?; Meselâ “kütüphanede araştırma yaparken diğer arkadaşlarıma saygı duyarım ve sessiz olurum” anlaşmamız var. Ne kadar nazik ve olumlu bir yaklaşım di mi gel de uyma bu anlaşmaya! Gözlemlerime dayanarak belirtmek isterim ki “konuşmayın”, “bağırmayın” deseydim çocuklara hiçbir etkisi olmayacağı gibi kütüphanemde yıl boyu tek başıma otururdum herhalde. He bu arada temel anlaşmaları da çocuklar kendileri hazırlıyor.  Zaman zaman diğer temel anlaşmalarımızdan da  bahsedeceğim.

Kütüphanelerimiz boş kalmasın, hele ki çocuk kütüphanelerimiz..Bırakın karışsın raflar, eskisin kitaplar..Yeter ki okunsun, okudukça yenilerini yazacak bedenler büyüsün. Hayat için dünya için kafa yoran, sürekli üreten yaratıcı beyinler görelim.

Bir günaydın diyeyim dedim laf nerden nereye geldi. Üsküdar’dan, bir ilkokul kütüphanesinden hepinize selamlar.

Kitaplarla kalın!

libralogo

Tanıştığımıza memnun olduk

Kütüphane, kütüphaneci, okuyucu, ILL, referans, süreli yayın diye devam eden, sayfalarca sözlüğü bulunan kelimeler bütünü bir mesleğe sahibiz.  Biz sahibiz de acaba bu millet bize ne zaman sahip çıkacak?

Aaa o bölüm İki yıllık mı diyen insanlarımız var bizim. Daha beteriyle de geçen gün otobüste karşılaştım. Onun okulu mu olur dedi.. Şaka bi yana otobüste karşılaştığım bir amca sizin meslek çok önemli, tüm istihbaratçılar bilgi belgeci diyerek gür sesiyle anlattı da anlattı. O an gaipten Kurtlar Vadisi müzikleri duymaya başladım. Otobüsten ne kadar karizmatik indiğimi size anlatamam.

Aslında toplumun da suçu yok. Bilmiyorlar. Ayıp mı? Değil. İyi de kardeşim o zaman niye öğrenmiyorlar diye aklınızdan geçirebilirsiniz. Biz bu soruyu kendimize sorduğumuzda biraz kendimizi biraz kültürel politikaları ama en çok da toplumu suçladık. Toplum kitap fuarlarını doldurduğu gibi doldurmadı kütüphaneleri…

Bu bloğu açarken kafamızda deli fikirler vardı. Yapılan hizmetler belli platformlarda sadece biz kütüphanecilere ulaşırken toplumun bunlardan habersiz olması bizi bu yola sürükledi. LibrArticulus‘u kütüphaneleri ilgilendiren ne kadar konu varsa paylaşmak için 5 kütüphaneci arkadaş birlikte kurduk. Gezdiğimiz kütüphaneleri tanıtırken bir gün okul kütüphanelerinde düzenlenen bir etkinliği ya da veri tabanlarıyla ilgili detayları da burada görebileceksiniz. Serbest atış köşesinde ise sizlerden gelen duygu, düşünce, anı vs aklınıza gelebilecek her türlü yazıyı sizin adınızla okuyucularla buluşturacağız. Herkes paylaşımlara -birbirine saygılı olmak koşuluyla- yorum yapabilecek ve bu da bizi ve mesleğimizi canlı tutarak hep birlikte mesleğimizi daha iyi yerlere getirecek yani öyle umuyoruz…

Uzun lafın kısası LibrArticulus’un geniş kitlelere ulaşması dileğiyle…

Tanıştığımıza memnun olduk.

libralogo